-
1 kabul ettirmek
n. sell smb. on -
2 ispatsız olarak kabul ettirmek
v. postulate -
3 kendini zorla kabul ettirmek
v. impose oneself on -
4 kişiliğini kabul ettirmek
v. win one's spurs -
5 zorla kabul ettirmek
ram smth. down smb.'s throat -
6 çaktırmadan kabul ettirmek
v. insinuate -
7 birine bir şeyi zorla veya hile ile kabul ettirmek
sepandinTürk-Kürt Sözlük > birine bir şeyi zorla veya hile ile kabul ettirmek
-
8 kabul
1) Empfang mbirini \kabul etmek jdn empfangendostane \kabul edildik wir wurden freundlich empfangenkendini \kabul ettirmek sich durchsetzen\kabul edelim ki... angenommen, dass...her işi \kabul etmek jede Arbeit annehmenönerge çoğunlukla \kabul edildi der Antrag wurde mehrheitlich angenommenöneriyi \kabul etmek den Vorschlag annehmen [o akzeptieren]bir şeyi \kabul ettirmek etw durchsetzenkendini \kabul ettirmek sich durchsetzenişin \kabulü die Abnahme des Werkes\kabul görmek Zustimmung findendüşünmeden \kabul etmek bedenkenlos zustimmenkredinin \kabulü die Bewilligung des Kredits -
9 kabul
kabul [uː] <- lü> Empfang m; Annahme f; Aufnahme f (in eine Schule); Empfangs- (Zimmer); Prämisse f, Voraussetzung f;kabul edilebilir Arbeit zumutbar; anzunehmend, wahrscheinlich;-i kabul etmek anerkennen; Geschenk entgegennehmen; Fußball Tor anrechnen; jemanden empfangen; Vorschlag annehmen;-i -e kabul ettirmek sich (D) Zugang verschaffen (bei D); jemandem etwas aufzwingen, aufhalsen;hata kabul etmez unfehlbar; ohne Fehlertoleranz;tedavi kabul etmez unheilbar -
10 kabul
",-lü 1. acceptance; assent: acquiescence. 2. receiving (someone). 3. I accept it./I agree./I assent. -ümdür. I willingly give my consent. - edilmek 1. to be accepted. 2. to be received (into someone´s presence). - etmek /ı/ 1. to accept; to consent, agree to; to acquiesce in. 2. to receive (someone). - ettirmek /ı, a/ to get (something) accepted by. - günü 1. day when a lady is at home to receive her friends. 2. at-home, informal party given at one´s home. - odası official reception room. -ü olmak to give one´s consent willingly. - olunmayacak duaya âmin demek to expect the impossible. - salonu reception room. - ve tasdik etmek /ı/ to approve, ratify." -
11 çakmak
1. 1) Feuerzeug nt2. <- ar>I vt1) ( çivi) klopfen (-e in), (ein) schlagen (-e in)duvara çivi \çakmak einen Nagel in die Wand klopfen [o (ein) schlagen]2) ( çivi ile tutturmak) annageln3) ( şahmerdanla) rammen (-e in)en sonunda işi çaktı endlich hat er es gerafft6) selam \çakmak salutieren7) (sl) ( kurnazlıkla kabul ettirmek) unterjubelnkalp parayı birisine \çakmak jdm das Falschgeld unterjubelnII vi2) ( parıldamak) aufblitzen, aufleuchtenşimşek \çakmak blitzensınıfta \çakmak sitzen bleibentarihten çaktı er ist in Geschichte durchgefallen -
12 dikte
dikte sDiktat ntbirine bir şey \dikte etmek ( yazdırmak için söylemek); jdm etw diktieren; ( fig) ( zorla kabul ettirmek) jdm etw diktieren [o aufzwingen] -
13 zorla
( metazori) mit Gewalt, gewaltsambirine isteklerini \zorla kabul ettirmek jdm seine Wünsche aufzwingen
См. также в других словарях:
razı etmek — kabul ettirmek Yalvardı yakardı, beni, fabrikayı beklemeye razı etti. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
imana getirmek — 1) Müslümanlığı kabul ettirmek 2) istenilen biçimde davranmayı zorla kabul ettirmek Müslüman olmadan varmayacağını anlayınca kırkyıllık kart gâvuru imana getirdi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş bırakımı — is. İsteklerini işverene kabul ettirmek için işçilerin, işlerini hep birden bırakması, grev … Çağatay Osmanlı Sözlük
mücadele — is., Ar. mucādele 1) Birbirlerine isteklerini kabul ettirmek için iki taraf arasında yapılan zorlu çalışma, savaş 2) Herhangi bir amaca erişmek, bir kuvvete karşı koyabilmek için bir kişi veya topluluğun güçlü, sürekli çabası, savaşım Bu İslam… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pazarlık — is., ğı 1) Bir alışverişte tarafların kendileri için en elverişli fiyatı karşısındakine kabul ettirmek amacıyla yaptıkları görüşme 2) Özellikle pazar günleri giyilen şık, gösterişli giysi Yakından ise biraz acayip pazarlığını giymiş, fazla… … Çağatay Osmanlı Sözlük
psikolojik savaş — is. Temeli propagandaya dayanan, karşı düşünceli grupların birbirlerini etkileyebilmek ve kendi düşüncelerini kabul ettirmek için tehdit, şantaj, yıldırma vb. psikolojik ögelerin kullanıldığı mücadele türü … Çağatay Osmanlı Sözlük
terörist — is., Fr. terroriste Bir siyasi davayı zorla kabul ettirmek için karşı tarafa korku salacak, cana ve mala kıyacak davranışlarda bulunan kimse, yıldırmacı, tedhişçi … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutunmak — e 1) Tutup bırakmamak, dayanmak, sarılmak veya asılmak Evinin bahçesinin kapısını açtım ve kapanmayan panjurlarına tutunarak odasına girdim. M. Ş. Esendal 2) nsz Aynı yerde ve durumda kalmak, direnmek, dayanmak Düşman ordusu ordumuz karşısında… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dikte etmek — 1) yazdırmak için söylemek Şimdi sana bir mektup dikte edeceğim. H. E. Adıvar 2) mec. birine isteklerini zorla kabul ettirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
Osmanlı tokadı atmak — 1) bir kimseye sert ve etkili bir biçimde tokat atmak 2) mec. sert ve etkili bir biçimde uyarmak 3) mec. bir kimseye üstünlüğünü kabul ettirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağırlığını (ortaya) koymak — kimliğini ve kişiliğini kabul ettirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük